yaşlı kadın ve kurbağanın uyku öncesi olağan trajedisi
dışarı çıkınca sadece yeni olanı görüyorum güzel bir şey mi bu pek de emin değilim, her şey her zaman yeni ve sonsuz çeşitlilikte. Öyle çok detay var ki gerçek sanırsın yine de uzağa gitmek mümkün değil. Yani anlıyor musun canımın içi, burada, her gün, istediğim kadar zıplayabilir, tek bir şeyin sayısız kez parlayıp sönüşüne tanık olabilirim. İstediğim kadar büyüyebilir, dönüştüğüm her şeye hayran kalabilirim. Dışarı çıkmak için yapmam gereken tek şey kendim olmak ama
ağaçta bir remajör
Geçtiğimiz Mart ayında sevgisiyle bize on altı yıl boyunca eşlik eden biricik kedimiz Majör’ü sonsuza uğurladık. Ancak bir hayvanla birlikte uzun yıllar yaşayınca ve kendimizi bir başka türle bağ kurma tecrübesine açınca anlayabileceğimiz türden bir boşlukla kalakaldım.
yalnızlığın sığınağı
Walden Gölü’nün kıyısına inşa ettiği kulübesinde yaşayan Henry David Thoreau’nun yalnızlık deneyiminde, kudret alanının dışında kalan şey, doğanın kendisidir. Thoreau için doğa artık bildik bir dünyadır; doğaya bütünüyle güvenmektedir. Onunki doğaya karşı geliştirilmiş bir duyarlılık değil, doğayla uyum içinde olmaktır. Denetimi bırakıp kendisini doğaya teslim ettiği anda, doğa onun için yabancı olmaktan çıkmış ve Thoreau artık yalnız hissetmediğini anlamıştır
daima isimsiz
“Hayatı ve görünürlüğü mümkün kılan ışık”, John Berger 2009 yılında geçirdiği ilk katarakt ameliyatının ardından aldığı notlarda böyle yazıyordu. Katarakt deneyiminden yola çıkarak bize dünyayı aydınlatan esas kaynağın, dışarıda olmayabileceğini ve bu kaynağın ne denli berrak oluşunun dünya algımızı temelinden dönüştürdüğünü anlatıyordu. Dünyayı zihinlerimize ve yüreklerimize çektiğimiz donuk perdenin ardından izlemeye mecbur bırakan algımız, ışık ve karanlık arasındaki o ilk çatışmadan besleniyor olabilir mi?
eve dönüş yolu
Evim olan denge, düzen ve adalet içindeki bu dünya, Arş halısı açılmış bir sofraya ben-zer ki herkes nasibini alır ve hepsi Allah’ımdandır” . 1890 yılı civarında bir Osmanlı saray halısına Farsça olarak işlenmiş bu yazıda dünyanın tamamından, esirgeyiciliğinden şüphe edilmeyen bir ‘ev’ olarak söz edilir. Yaşamı bir bütün olarak algılamamıza kaynaklık eden ilk imgelerden birisi olan dünyanın ev olarak tahayyüllü, hiç bitmeyecek bir ev özleminin de habercisi olabilir miydi? Nihayetinde bu gezegen kendimizi hem evimizde hissettiğimiz hem de içinde kaybolmamızın mümkün olduğu tek yer değil mi?
Bu yazı mikro-scope.com’da, 2021 Ekim ayında yayınlanmıştır.